Yakup (a)’un on iki oğlu vardı. Bunlardan ikisi, Yusuf ve Tevrat’ta ‘Benyamin” diye isimlendirilen küçük kardeşi, diğer on kardeşle, baba bir anaları ayrı kardeştiler. Kur’an bunu şöyle ifade ediyor:
“(Kardeşleri) demişlerdi ki: “Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir.” (12/8)
Tevrat metninde ise, Yusuf peygamberin çocukluğu hakkında şöyle ifadeler vardır: Hz. Yakup’un, Yusuf’u sevmesinin sebebi olarak, onun ihtiyarlığının oğlu olduğu, bundan dolayı çok sevdiği yer alır. Oysa Yusuf (a)’tan sonra “Benyamin”in doğmuş olduğu da anlatılmaktadır. 0 halde Yakup peygamberin en son oğlu olması hasebiyle en küçük oğlunu daha çok sevmesi gerekirdi. İşin doğrusu Kur’an’da şöyle verilmektedir:
“(Yakub) böylece Rabb’in seni seçecek ve sana “te’vil el-ehadis”i öğretecek. Daha önce, ataların İbrahim’e ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da nimetini tamamlayacaktır.” (12/6)
Yusuf suresindeki bu ayetten de anlaşıldığı gibi, Kuran’da Yakub peygamberin, Yusuf’u (a) diğer kardeşlerinden daha çok sevmesinin nedeni olarak, Yusuf hakkında Allah’tan vahiy ile bilgi alması anlatılmaktadır.
“Bir zamanlar Yusuf, babasına; “Babacığım! Rüyamda on bir yıldızın, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm.” demişti.” “Babası dedi ki: “Ey oğulcuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, Yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (12/5-6)
Yakup’un (a) vahiy ile kendisine bildirilen bilgiden dolayı, Yusuf’a gördüğü rüyayı anlatmaması ikazına rağmen, Yusuf’un bu rüyayı anlatması neticesi Şeytan, kolladığı fırsatı yakalamış ve kardeşlerinin, Yusuf aleyhinde kötü düşünceler üretmesini sağlamıştı. “Zira Şeytan benimle kardeşlerimin arasına fitne soktuktan sonra..”(12/100)
Şeytan’ın fitnesi ile ilgili olarak, kıssanın bitiminde Yusuf peygamberin ağzından Şeytanın nifakıyla kardeşlerin arasının bozulduğunun bir kez daha tespiti yapılmaktadır. “Demişlerdi ki: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz bir cemaatiz. Babamız açık bir yanlışlık içindedir.” “Yusuf’u öldürün ya da onu bir yere bırakın da babanızın yüzü yalnız size kalsın. Ondan sonra da iyi bir topluluk olursunuz.” (12/8-9)
Kuran’da Yusuf kıssası haricinde, kardeşler arasındaki çekişmeye bir diğer örnek olarak, Adem’in çocuklarının kıssası anlatılır. “Onlara Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku: “Hani her biri birer kurban sunmuşlardı. (Kurban) birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, kurbanı kabul edilene) “Seni öldüreceğim” demişti. (0 da);”Allah, sadece korunanları kabul eder” dedi.” “(Kurbanı kabul edilmeyenin) nefsi, onu kardeşini öldürmeye çağırdı, onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.” (5/27,30)
Her iki kıssada da üzerinde durulan hasedin; Şeytan ve nefsin de tahriki ile kardeş öldürmeye kadar insanı kötülüğe götürdüğü anlatılmaktadır.
Kardeşlerin Tuzağı
Babaları Yakup’un nezdinde daha sevgili olmak isteyen on kardeş, Yusuf’u öldürmeye karar verirler. Ancak içlerinden biri, Yusuf’un öldürülmemesini, onun kuyuya atılmasını teklif eder. Böylece peygamber nesli bu kardeşler, bir insanı öldürmenin bedelinin farkına son anda vararak, Yusuf’u kuyuya atmaya karar verirler. Kuyuya atma tepetaklak, metrelerce derinliğe itmekten ziyade; Yusuf’u yalnız olarak çıkamayacağı kuyuya indirme şeklindeydi. Böylece bu kuyudan su alan kervanın onu bulmasını sağladılar. Böylece Yusuf öldürülmemiş, ancak bu tuzakla babalarından uzaklaştırılmış oluyordu.
Kervandakiler ise, köleliğin cari olduğu o asırda bir köle bulmanın sevinciyle Yusuf’u satmak üzere yanlarına alırlar. Mısır’a vardıklarında onu az bir fiyata satarlar. Böylece ne olduğunu anlamadıkları, ancak şüphe içinde oldukları bu olayı kendi açılarından bitirmiş olurlar. Yusuf’un kardeşleri ise, Yusuf’un giysisine bulaştırdıkları bir kan vasıtasıyla babalarını, Yusuf’u kendileri oynarken kurt’un yediğine inandırırlar. “Ey babamız! Yusuf’u eşyamızın yanında bırakıp yarışmaya gitmiştik, bu arada onu kurt yemiş. Biz ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmayacaksın” dediler.
“Onun başka bir kana bulanmış gömleğini getirdiklerinde babaları: “Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürüklemiş. Artık bana güzelce sabretmek düşüyor.” dedi.” (12/17-18)
Yakup peygamberin bu ayette geçen sözleri, Yusuf’un öldüğüne inanmaktan çok, vahiy ile kendisine bildirildiğini anladığımız bilgi ile Yusuf (a) hakkında Allah’ın takdirinin tezahür etmeye başladığının delaleti olarak olayı sabırla karşıladığını anlamaktayız.“0 (Yakup) kendisine öğrettiğimiz bir bilgiye sahipti.” (12/68)
Hz. Ya’kub’un çocukları:
Kur’an, Yakub’un(a.s) çocuklarından şu şekilde bahsetmektedir: “Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma…”[45] “Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır.”[46]
Yine Kur’an’da, Yusuf ve kardeşlerinin sayısını; Yusuf’un(a.s) gördüğü rüyadaki yıldızların sayısından kinaye anlamaktayız.“Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.”[47]
Kur’an, Yusuf’un kardeşlerinin sayısını bariz olarak belirtmez ve kardeşler hakkında diğer konularda bilgi vermezken, bu ayrıntılar Tevrat metninde en ince detaylara kadar anlatılmaktadır. Buna göre Yusuf’un kardeşlerinin sayısı ve isimleri ve çocukların analarının adları şunlardır: “Yakup’un on iki oğlu vardı. Lea’nın oğulları: Ruben (Yakup’un ilk oğlu), Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun. Rahel’in oğulları: Yusuf, Benyamin. Rahel’in cariyesi Bilha’nın oğulları: Dan, Naftali. Lea’nın cariyesi Zilpa’nın oğulları: Gad, Aşer. Yakup’un Paddan-Aram’da doğan oğulları bunlardır.”[48]
Tevrat’a göre Yakup’un oğulları ve aynı zamanda İsrailoğulları sıbtlarının adları şunlardır: Ruben-Şimeon-Levi-Yahuda-İssakar-Zebulun-Dan-Naftali-Gad-Aşer-Yusuf- Bünyamin’dir. Tevrat’ta bu erkeklerin yanı sıra Hz. Ya’kub’un ilk karısı Lea’dan doğan Dina adında bir de kız çocuğu bulunmaktadır. Hz. Ya’kub’un toplam on üç çocuğu olmuştur. Yahudi tarihinde İsrailoğulları sıbtları olarak adlandırılan Yakub oğulları bu on iki erkek kardeşten oluşmuştur.
Esbat / Sıbt / Oymak
Kur’an-ı Kerim’de, Sıbt/oymak/boyların adı verilmeden mevcut durum genel haliyle şöyle anlatılmaktadır “De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve vel (esbât) Yakuboğullarına indirilene…”[49] “”Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâta indirilene…”[50]: “Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, “Asanı taşa vur!” diye vahyettik. Derhal ondan on iki pınar fışkırdı.”[51]
Kur’an-ı Kerim’de, Yakub’un(a.s) soyundan resuller ve çocukları hakkında geçen “Esbat” kelimesi “sözlükte “torun” anlamına gelen sıbt(çoğulu esbat), ayette özellikle Hz. Yakub’un on iki oğlundan torunları olan peygamberleri ifade eder. “ Yukarıda verdiğimiz iki ayet Yakub soyundan “İsrailoğulları” resullerine delalet etmektedir.“Kul âmennâ billâhi ve mâ unzile aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim…” “De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve vel (esbât) Yakuboğullarına indirilene…” Araf suresi 160. ayet ise Musa peygamber zamanındaki Yakub’un(a.s) oğullardan “İsrailoğulları” oluşmuş kabile olgusunu anlatmaktadır.“Ve katta’nâhumusnetey aşrete esbâtan umemâ” “Biz onları on iki kabile/sıbt/oymak hâlinde topluluklara ayırdık.”
“Esbat” kelimesi hakkında; Tabarra şunları kaydetmektedir:“..Esbat’ın tekili Sıbt’tır. Sıbt ise oğul veya oğul’un oğlu manasına gelmektedir. Araplara göre kabile ne ise Yahudilere göre de sıbt o demektir. Bunlar bir babada birleşen çocuklardır, Yakub’un oğullarından her biri bir sıbtın babası idi. Bütün İsrailoğulları, Yakub’un bu on iki oğlundan gelme ve üremedir.”[52]
İmam Kurtubî’ye göre esbat’ın açıklaması şöyledir; “el-Esbat: Yakub (a.s)’ın çocuklarıdır. Bunlar on iki tanedir. Onlardan her birisinin soyundan bir ümmet gelmiştir. Tekili sıbt gelir. İsrailoğullannda sıbt, İsmailoğullarında kabile durumundadır. Onlara “el-esbat” denilmesi, peş peşe demek olan “es-Sabt”tan alınmadır. Onlar arka arkaya gelen toplulukturlar. Bunun aslının “es-sebat” olduğu da söylenmiştir ki ağaç demektir. Yani onlar çoklukları itibariyle ağaca benzerler. Ebu İshak ez-Zeccâc der ki: Bu hususu bize Muhammed b. Ca’fer el-Enbarî’nin şu anlattıkları açıklamaktadır: el-Enbarî dedi ki: Bize Ebu Büceyd (bazı nüshalarda Mecid) ed-Dekkâk anlatarak dedi ki: Bize el-Esved b. Amir anlatarak dedi ki: Bize İsrail, Simak’tan, o İkrime’den o İbn Abbas’tan rivayetle dedi ki: On peygamber dışında bütün peygamberler İsrailoğullarındandır. Bu on peygamber: Nuh, Şuayb, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İshak, Yakub, İsmail ve Muhammed (s.a)’dır…Sıbt ise asılları bir olan topluluk ve kabile demektir.”[53]
Süleyman Ateş Esbat hakkında şu tespitlerde bulunmaktadır: “Ayette geçen el-esbât: sıbt ve sebit şeklinde de söylenen ve Kitabı Mukaddes’te sebat şeklinde geçen bu kelime, bir kökten türeyen cemaat anlamındadır. Arapçadaki kabilenin karşılığıdır. Yakub oğullarından türeyen kabilelerden her birine sıbt denmiştir. Yakub oğulları, Tekvin sifrinin 46 ncı babında açıkalndığı üzere şunlardır: Ruben, Şimeon, Levi, Yehuda, Peretsin, İsakar, Zebulun, Cad, Aşer, Beria, Yusuf ve Bünyamin.”[54]
Tevrat ise bu hususu şöyle kaydeder: “Yakup oğullarını çağırarak, “Yanıma toplanın” dedi, “Gelecekte size neler olacağını anlatayım…. İsrail’in on iki oymağı bunlardır.”[55]
Yeri gelmişken bu aşamada Tevrat’ın, Yakub’un çocukları ve sayısı hakkında bir sislemesi ya da gerçeği örtmesini gündeme getirmemiz gerekmektedir. Tevrat’a göre Yakub’un on iki oğlundan başka bir de kızı vardır ama o da Hz. İsmail ve Yakub’un(a.s) ağabeyi Esav gibi İbranî/İsrailoğulları/Yahudi tarihinden birden bire silinmektedirler. Erkekler sıralanırken kız çocuğu ortadan kaybedilmektedir. Oysa Tevrat’ın bir başka yerinde oğulları ile birlikte ve kızlarının da olduğu belirtilmektedir. “Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi.”[56]
Tevrat, Yakup’un kızı hakkında şunları kaydetmektedir. “Lea’yla Yakup’un kızı Dina bir gün yöre kadınlarını ziyarete gitti. O bölgenin beyi Hivli Hamor’un oğlu Şekem Dina’yı görünce tutup kızın ırzına geçti.” Yakup’un oğullarından ikisi – Dina’nın kardeşleri Şimon’la Levi – kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girdiler ve bütün erkekleri kılıçtan geçirdiler. Hamor’la oğlu Şekem’i de öldürdüler. Dina’yı Şekem’in evinden alıp gittiler.”[57]
Başından olumsuzluklar geçtiği anlatılan Yakup’un kızı Dina birdenbire Tevrat kıssası anlatımlarından kaybolmaktadır. Bütün bunlar Tevrat’ın müstakil bir İbranî ve İsrailoğulları tarihi oluşturduğu yani tahrifat gördüğü anlamına gelmektedir. Tevrat’ın İbranî ve İsrailoğulları hakkında anlattıkları tamamen subjektif ve çelişkilerle dolu, beşerî müdahalelerin olduğunu ihsas eden ifadeler içermektedir.
Yine Tevrat’ın, Tekvin kitabında yer alan bir başka ifadede ise Hz. Yakub’un çocuklarının sayısı hakkında değişik bir bilgi sunulmaktadır. “…Yakup’un bu oğullarıyla kızları toplam otuz üç kişiydi.”[58]
Üstelik Tevrat’ın, Hz. Yakub’un çocukları ile ilgili verdiği bu sayının yanlış olduğu üzerinde iddialar İslam ve Yahudi âlimlerinin tenkiti de bulunmaktadır.: “İbni Hazm, Yakub’un otuz üç çocuğunun bulunduğunu belirten Tekvin46:15. cümlenin yanlışlığını tespit etmiş, Tekvin’de adları belirtilen Yakub’un çocuklarının sayısının aslında otuz üç değil, otuz iki olduğunu ortaya koymuştur. Karaî Yahudilerinden İsmail El-Ukbarî de, yaptığı tenkitler sonucu, Tekvin’in ilgili cümlesinin yanlış olduğunu belirtmiş ve bu cümlenin “kızları ve oğulları, hepsi otuz üç idi” değil, “kızları ve oğulları hepsi otuz iki idi.” Şeklinde olması gerektiğini söylemiştir.”[59]
Bu aşamada yeni bir olgu olarak gördüğümüz bir durum hakkında tespit yapmamız gerekmektedir. Yukarıda bir diğer husus için temas ettiğimiz günümüz Kur’an okuyucusu bazı kişiler; “Esbat, kabile, grup anlamlarına gelen bir kavram olup, Hz. Yakup’un ikinci özel ismidir.”[60] Diyerek,Yakub’un(a.s) iki adının olduğunu bunun da Kur’an’da geçen Yakub ve Esbat olduğunu iddia etmektedirler.
Oysa Kur’an-ı Kerim’de anlatılan resuller içerisinde “İsa ile Yakub dışında hiç birisinin iki ismi olmamıştır.”[61] Hz. İsa’nın, İsa ve Mesih; isim ve lakab olarak iki adı vardır. Yakub’un(a.s) da iki ismi ya da doğru ifade ile bir ismi ve bir lakabı olduğu bir gerçektir. Bunun bir tanesi Yakub diğeri ise lakap olarak İsrail’dir. Nitekim Tevrat’ta anılan önemli bir olaya binaen aldığı lakabı daha ağır bastığından soyu da bu isimle anıla gelmiştir. Kur’an ve Tevrat bu olguya ortak olarak temas etmektedirler. Ancak Yakub’un(a.s) esbat diye bir adı yoktur.